30 Aralık 2009 Çarşamba

MUTLU YILLAR..

















gelecek yıldan az..

geçen yıldan çok..

çok..

çok güzel olsun bu yıl..
.

25 Aralık 2009 Cuma

Cüneyt Gökçer..















Büyük Usta..

Cüneyt Gökçer..

Uğurlar olsun..
.

15 Aralık 2009 Salı

5 Şişe..

















1. merak edip sordum hiç kullanmamışım:)

2. düşkünlüğüm yok..olsada olur olmasa da..

3. canım çok çektiğinde, çok efkarlandığımda..(bir bardak birayla başım döner:)

4. garip ama gerçek, su içmiyorum..

5. son yıllarda en çok kullandığım şişe..
.

9 Aralık 2009 Çarşamba

YETER..!!!









7 fidan teker teker uğurlanıyor cennete..

büyükler(!!!) hala laf kavgası yapıyor..
yeter..!!

YETER..!!!

.

Üçgen..

üçgen..
bildiğimiz üçgen..hani dik kenarı, hani hipotenüsü olan..

yedi kocalı hürmüz filminden dönerken..(filmi beğenmedim..orijinali vardır her şeyin hani..onu arar gözleri ikincisini izlerken, dinlerken..pek estetik gelmedi bana ayten gökçerden sonra..beğenen mutlaka olmuştur..çünkü renkler tartışılabilir ama zevkler asla:)

bişiy anlatıyordum, ah evet..üçgen..
filmden sonra dolaşırken üzerinde "kiralık" yazan bir yer..küçücük, uzun kenarının tamamı cam, diğer kenarında kapı, üçüncü kenarın tamamı da duvar..
tam bana göre dedim..neden olmasın..?
şaka sandım güldüm..neden olmasın..?

sabaha kadar konuşuldu, tartışıldı..getirisi, götürüsü..mümkün değil..
sahi neden..? neden korkuyorum ben..?

devlet memurluğundan sonra ticaretin kollarına atılmak mı korkutuyordu beni..?
yoksa her yaptığıma kusur bulup hor gören.. etkisindemiydim hala..?

getirisinin, ruhuma ve yaşantıma getireceği renk olduğunu biliyorum..
ama korkuyorum..
.

8 Aralık 2009 Salı

Kaç Kişi..?

dün gece..
gökyüzü en koyu lacivertindeyken..tek tük ışıklar..
cam kıyısında bir kahve, bir kahve daha..birkaç sigara..

kimbilir kaç kişinin uykusu bölünmüş..kaç kişi ağlıyor, sancı çekiyor..
kaç kadın şiddete maruz kalıyor şu an..kaç bağımlı kriz geçiriyor..
yarın yapacağı sürpriz için heyecanından uyuyamıyor..kaç bebek doğuyor mutlu yada istenmeyen kaç bebek..

kaç kişi evlenecek yarın büyük umutlarla hala hazırlıklarını yapan şu an, boşanmak için kaç kişi beden yada gönül yılgını..

kaç kişi "ben yaptım oldu" diyor..kaç kişi silivri şu an neler olduğunu merak ediyor..ve kimbilir kaç anne evladım şehit olmasın diye allaha yakarıyor..

kaç kişi yol kenarında can çekişiyor kanlar içinde ambulans bekliyor..şişeleri bitirmiş de doyamamış sarhoşluğun tadına kaç hüzünbaz..
kaçı cinnet geçiriyor, yakıyor yıkıyor..

kaç kişi balkon kenarında seçim yapıyor..hayata tutunmak için savaş veriyor..kaç kişi zaferini kutluyor..

kaç kişi böbrek müjdesi bekliyor dünkü gibi umutla..
kimbilir..kaçırılan kaç çocuğun canı yanıyor..kaçı duvar dibinde, ayazda..aç..
..
sırtım..güvenim..
şanslı olduğuma sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim..?

3 Aralık 2009 Perşembe

Neden..?

Gelen bir maili sizinle paylaşmak istedim..
..

Neden sevinçler değil de hüzünler iz bırakır yürekte?

Biz iyi şeyleri unutmada balık hafızamıza sığınıyor, kötü şeyleri unutamamada deve kinine bürünüyoruz.
Sürekli şikâyet ediyor, sürekli bir yerlerimizi kanatıyor, bir türlü mutlu olmayı beceremiyoruz…


Oysa Oktay Rıfat nasıl güzel değiniyor hayatın ıskaladığımız yerlerine, farkında olamadıklarımıza, kıymetini bilemediklerimize:

Son Söz
Bogazindan likir likir gecen
Şu suyun kiymetini bil
Nedir ki bu mavilik deme
Pencereden görebildigin kadar
Göğün kıymetini bil
Kıymetini bil çiçek açmış bademin
Güneşli odanın çamurlu sokağın
Beyazın siyahın yeşilin
Pembenin kıymetini bil
Dirilik öyle bir şey yürekte
Sevinçle çırpınır
Kavak yelleri eser insanın başında
İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır
Halk için girişilen savaşta
O korkulu sevincin
Öfkenin kıymetini bil
Bil ki bu Budur işte
Güneş yalnız dirileri ısıtır
Güneşin kıymetini bil.

Kötüyü düşünmek kötüyü çağırmaktır unutmayın! Polyanna olun demiyorum ama karamsar da olmayın. Yarım bardak suya baktığınızda 'bu bardağın yarısı boş' demeyin, 'bu bardağın yarısı dolu' deyin yeter… Çocuğunuzun, sevgilinizin, babanızın, elemanınızın, patronunuzun dolu tarafını görün; kötüye meyletse de kalbiniz, aklınıza iyi yanlarını getirin…

Hepimiz bu ülkedeyiz, eksik olanları hepimiz yaşıyoruz ama yaşadıkça ve yoğunlaştıkça da eksildiğimizi görüyoruz… Enerjimizi yitiriyor, etrafa nefretle bakıyoruz. Siz umut dolu cıvıl cıvıl çevreniz olsun istiyorsanız; siz öyle olun önce! Siz somurtan, sürekli dert yanan şikâyet eden birini ne kadar istemiyorsanız bilin ki onlar da istemiyor…

Şimdi sorun kendi kendinize: "Ben ne kadar aranan bir arkadaşım ve arkadaşlarımın beni aralarında görmek istemelerinin gerçek sebebi ne?" Bir de tavsiye -naçizane- siz de sizin geçmişinizde çocukluğunuz dâhil kötü iz bırakan kimler varsa, hepsini affedin yüreğinizde, ama samimiyetle… İşte o zaman rahatlayacak ve bunca yıldır nasıl kendi kendinizi boşu boşuna yediğinizi anlayacaksınız.

Ama önce kendinizi affetmek şartıyla!
Şimdi sıra sizde.
Sevinçler iz bıraksın artık yüreklerinizde.
.

1 Aralık 2009 Salı

Gönlümce..

bayramın ilk günü büyüklerin geleneksel bayram yemeği "kuru fasülye-pilav", sonra köyde konaklama ve muhteşem "ev baklavası"..dualarla uğurlandık, sanırsınız yurt dışı gezisi:)

ardından sözleşilen yerden kervana katılan 2 araba daha..

özlemişim uzun yolda araba kullanmayı, müzik dinlemeyi, şarkılara eşlik etmeyi..bi kaç saat sonra otel, gece düzenlenen eğlence, latin dansları(odaya çıktığımda denedim ama ayaklarım birbirine dolandı:) ve bahçede sıcak şarap..

ertesi gün çevremizi tanıyalım gezisi..akşam yemeğinden sonra gün ışıyana kadar sohbet ve "bir daha görüşmeye bu kadar ara vermeme" kararları..

özlemişim ben..

insanların gözlerinin içine bakıp konuşmayı, sohbet etmeyi, gülmeyi, gülümsemeyi..

gönlümceydi..